Tavuk Karası


Deprecated: implode(): Passing glue string after array is deprecated. Swap the parameters in /var/www/wp-content/themes/largo-0.6.4/inc/post-social.php on line 157
Print More

İskenderun Gümrükleri Başmüdürlüğündeyim, yanımda İsmet Kılıç ve Mustafa Yalçın Kızılkor var. Onlarla giriş gümrüğünü teftiş ediyorum. Elimde bir soruşturma var; Nizip’te iki üç kişinin ifadesinin alınması gerekiyor. Teftişi kesmeden gidip gelmek istiyorum. Başmüdür Yunus Nadi Kural’dan araba istedim. Mesaiden sonra yola çıkar gece Nizip’e varır, sabah işi bitirir ve öğleden sonra tekrar yola çıkar ve akşama İskenderun’a dönerim hesabını yapıyorum. Mesai bitimi şoför beni aldı, yola çıktık. Hava kararırken; Allahverdi veya Tanrıverdi dağlarını geçiyoruz. Araba sola doğru gidiyor ve sık sık öbür şerite geçiyor, sonra tekrar şeridimize dönüyoruz. Diyelim ki şoförün adı Ahmet olsun; “Ahmet Bey, bu araba sola mı çekiyor?”, “Hayır efendim”, “Bakımını ne zaman yaptırdınız?”, “Geçen ay efendim”, “Lastik mi inik?”, anlamasam da sorular soruyorum. Gece saat 22 civarı “Ahmet Bey dikkat!” dememe kalmadı, aniden toparlandı, arabayı sağa çektik, yoksa uçurumdan aşağı uçacaktık. “Yahu kardeşim bu arabada bir şey var” diye söyleniyorum, rot mu, balans mı, lastik mi diye düşünürken… Bir yandan da, “Baş müdürlükte iki araba var, Nadi Üstad neden bu sakat arabayı verdi diyorum. Arabadan indik. Geçmiş olsun falan dedikten sonra şoför başını öne eğdi, “Efendim, bende tavuk karası var, gece göremem” dedi. Yere düşeceğim, bayılacağım kapıyı zor tuttum. Ne diyorsun kardeşim, o halde, neden yola çıktın dedim. Diğer şoförün Adana’da olduğunu, başka şoför olmadığını, kendisinin başmüdürün şoförü olduğunu, makam aracını gündüz kullandığını falan anlattı. Çıldıracağım, “Sen burada yatıyorsun! Beni Nizip’te bulursun, sakın arabayı terk etme! Sakın yola çıkma! Burada bu gece uyuyacaksın” dedim. Bir iki saatlik yolumuz var, ben de şoförle mi kalayım. Nizip’e mi gideyim karar veremedim. Sabah

130

erken Nizip’te olmam gerekiyor. Aklıma geldi; “Sabah beni kaymakamlık binasının önünde bekle” dedim, başka yol sokak bilmiyorum ki.

Ne yapayım? Adamı geberteceğim elim ayağım titriyor, planım alt üst oldu, yola sinyal koyduk, ben ve şöfor yola indik. Nizip’e giden bir taşıt arıyoruz, el kol işaretleri…, Araba resmi, yine duran yok. Neyse, bir kamyon durdu, ben kamyona atladım, o da arabanın başına gitti. Kamyon Nizip’e gidiyor, hikayeler, müfettişlik, çoluk çocuk laflamaya başladık. İlk yarım saat böyle geçti. Aman Allahım adamın gözleri kapanıyor. “Kardeş, yağenin nerede askerlik yapıyordu?” gibi saçma sapan sorularla uyanık tutmaya çalışıyorum. Adam bir gözünü açıyor, diğerini kapıyor. Kendi kendime kızıyorum: Neymiş teftişi kesmeyecekmişim!! Muavinler ortada kalmasınmış!!! Bu arada soruşturmayı bitirecekmişim!! Aptalca işler.

Gözüm hep şoförde, şoförün elini cebine attığını gördüm, bir şeyi ağzına attı, attığı gibi, birkaç dakika içinde gözleri faltaşı… “Hadi bakalım! Demek adam ilaç kullanıyor, hapcı” dedim, içimden. Bir yarım saat de böyle yol aldık. Ardından gözler tekrar süzülmeye, kısılmaya ve kapanmaya başladı. “Yarabbi, şu adama uyumasa da, sağ salim Nizip’e varsak, bu başıma gelenler neydi? Bir şoför tavuk karası, diğeri hapçı”.

Bir yandan da adam benimle bir vukuat çıkarabilir düşüncesiyle, artık fazla sırnaşmıyorum, benim de sesim kesildi. Konuşsam bir türlü, konuştursam bir türlü. Arkadaşın gözleri kapandı, “Kardeş uyuyor musun?” diye seslendim. “Yok abi, ne uykusu?” dedi, elini cebine attı, tam avucundakileri ağzına atmak üzereyken; Tak! Bileğini tuttum. “Ulan, sen ne yapıyorsun? Hapla mı araba kullanıyorsun?” Her şeyi göze aldım, ya herifle kavga edeceğiz, ya da beni arabadan indirecek. “Aç bakayım avucunu”

131

dedim. Müfettiş, polis, savcı… hikayeler anlattım ya herif de benden korkuyor.

Açtığı avucunda küçük iki adet cin biber yatıyor. “Bu ne?” dedim. “Abi, uykum açılsın diye bu cin biberleri ağzıma atıyorum. Beni en az bir saat idare ediyor, öyle acı ki namussuzlar…” dedi. Hiç duymamışım, görmemişim, neyse bir iki kez tekrarlanarak Nizip’e vardık, ben de bittim, tükendim. Hiç adına bile bakmadığım bir otelin önünde beni indirdi. Teşekkür ederek, kendimi yatağa zor attım.

Sabah, müfettişlik hayatımın en hızlı ifadelerini aldım, kaymakam bey polisle iki kişiyi adreslerinden getirtti; Nasıl ifade aldım? Nasıl kaymakamlığın önünde, bizim arabayı yola soktum anlatılamaz. Gece olmadan İskenderun’a dönmeliyiz. İskenderun’a geldiğimizde daha mesai devam ediyordu. Şoför öyle mahcuptu ki, ben yanağından bir kesme alıp “aramızda kalacak” dediğimde, dünyalar onun oldu. Kimseye söylemedim.

Hayatım boyunca da kimsenin kusur ve eksikliğini yüzüne vurmadım, Mevlana’nın öğüdünü tuttum. Başkalarının kusurlarını gören gözlerimi kör ettim. Hep görmemezliğe geldim. Baktığım halde, görmedim.

132

Comments are closed.