Tüm meslektaşlarımızın büyük ve derin anılarının saklı olduğu ÇİNİLİ RIHTIM HAN’a dün birlikte (10/9) veda ettik.
Gülhane Hatt-ı Hümayunu veya bildiğimiz adıyla Tanzimat Fermanı’nı demokrasiye geçiş gibi hatırlarız değil mi? Oysa, yabancıların uluslararası ticaretini güvence altına almak içindir. Gümrük İdareleri kurulmalı, yabancıların ticaret güvenliği organize edilmeliydi. Çünkü 1838’de İngiltere ile Osmanlı ilk ticaret anlaşması imzalamıştı. Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın zorlamasıydı. İngiliz tüccarlar yerli tüccarlarla aynı vergiyi ödeyecekti, sonra da vergi vermemeye çalışacaklardı. 1861’de Fransızlar’da taviz ve imtiyazlar aldılar. Vergilerimiz azaldı. Kırım Savaşı’na borçla girdik, borçlarımızı ödeyemedik. Duyun-u Umumiye kuruldu. 24 Ağustos 1854’de başladığımız borç ödemelerimiz 25 Mayıs 1954 yılına kadar devam etti. Bu borçların ödenmesi için gümrük vergilerimizin tahsilatını da onlar yapmaya başladılar. Gümrük İdarelerinin başına , sahil ve sınırlarımıza Duyün-u Umumiye’nin adamlarını gümrükçü diye oturtmaya başladılar.
Karaköy (Karay köy) de yerleşik, Karaim yani Karay Yahudileri otururdu, tahmil ve tahliye işlerini, Tophane, kireç kapı ve Rıhtım’da onlar yapardı.
Fransa’dan Michel (Misel) Paşa’yı getirdiler. Galata’ya rıhtım yapmak istiyorlardı. Çalıştılar, ancak para yoktu. Devreye Londra’lı işadamı Bay Rothschild girdi, Sirkeci ve Galata’ya rıhtım ve hanlar ve antrepolar yapıldı. Borçlar çoğaldı, katlandı, ancak Çinili Rıhtım Han ve Salı pazarı ambarları yükseldi, ortaya çıktı.
Çinili Han’ın, rıhtımın borçları ödenemeyince, üstüne 1853’de Kırım Savaşı’nda İngilizlerin verdiği 3.000.000 Sterlin ve sonra 5.500.000 altın lira borcu eklenince, borçlarımız arttıkça arttı. Hem Kırım, hem Galata rıhtımının borcuna karşılık Mısır’dan gelecek vergi gelirleri, Suriye ve İzmir gümrüklerinin gelirlerini teminat isteyen Bay Rothschild Sultan II.Abdülhamit’in huzuruna çıkarak;
“Kudüs şehrinin, Filistin’in, Suriye’nin ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin, yeni kurulacak olan Yahudi devletine verilmesi karşılığında, Osmanlı devleti’nin tüm borçlarını sildirebilirim ve Balkanlarda Afrika’da kaybettiğiniz topraklarınızı geri verdirebilirim” teklifinde bulundu.
Abdülhamit teklifi reddetti. Mustafa Kemal Atatürk bu borçları Lozan’da kabul etti ve ödedi.
“Çinili Rıhtım Han” Bu ülkenin bağımsızlık sembolüdür ve tarihidir.
30 Nisan 1861 tarihli Abdülmecit’in ferman ile Gümrük Nazırlığı bizlere emanet bırakılmıştı.
Galata rıhtımına proje hazırlaması fermanla Fransız Marlios Michel (Mişel) Paşa’ya 1 Mayıs 1879’da görev verilmişti.
Gümrük İdaresine bina yetmeyince 21 Ekim 1897’de bu rıhtım han ve depoların yapılması için ferman buyrulmuştu.
Onlar da 21 Mart 1898’de hanın projesini çizdiler.
Caddeye bakan cephesinin projesi aynı bugün gibi 21 Mayıs 1898’de çizildi.
Mişel Paşa Rıhtım Hanı yaptırırken, Karaköy’deki; cami, kilise ve havraların bugüne kadar kalmasını sağladı. (bugün yan sokaklara bakın)
Bugün kalbimizin burkulduğu hanı Dersaadeti çok beğendi. 12 Ağustos 1895’de Misel paşa’ya Meclis İdaresi Reisliği Mecidi Nişanı’nı verdi.
Dersaadet’in Rıhtımları, 12 Ağustos 1923’de Rıhtım Han, Yolcu Salonu Gümrüğü, Salı pazarı ambarları (yani yarının Galata Port’u) o zamanlar böyle idi.
Rıhtım Han’ın önünde “Rusumat’ın vazife vapurları” dururdu, koşup hemen kaçakçıyı yakalamak için “Rusumat’ın kano otomobilleri” hazır beklerdi.
İlk Rusumat Emini Edip bey bu binada otururdu. Kim bilir hangi katta otururdu, ilk Gümrük Nazırı “Kani Paşa”
Bizler de gençliğimizi, gücümüzü, yüreğimizi verdik o binaya, koridorda heyecanlı koşuşturmalar, odalarda sabahlara kadar çalışmalar, daktilo sesleri süslerdi teftiş katını, müfettişler girer çıkarken dalgalanırdı koca bina, Rıhtım caddesi’nde ikinci muayene yürüyen, selamlaşan müfettişlerle süslenirdi. Odalarının maroken kapılarını görünce duvara yaslanıp üstadlarını selamlayan kıdemsizler ve lütfedip gözüyle selam alan büyük üstadlarımız.
Hepsi dün gibi mazi oldu. Abdülhamit gibi, Abdülmecit’te gitti, Mişel Paşa da, Edip bey, Kani Bey’ler, İhsan Akınlar, Mehmet Ali Devecioğlu, Kenan Rıza Şahinoğlu, Abdullah Şişiç, Nizamettin Demirkol, Hidayet Karagül’ler, Celal Erel’ler hepsini uğurladık. Tıpkı dün uğurladığımız Çinili Rıhtım Hanımız gibi.
Artık, ne bağımsızlığımızın sembolü olan “Bizim hanımız”; ne onu yapanlar, ne de üstadlar var.
Elveda, Çinili Rıhtım Han, elveda Teftiş Kurulu’nun koridorları.
Nadir Elibol
11 Eylül 2014