Damlıyor mu? Sızıyor mu?

Birkaç arkadaş Çiçek Pasajı’ndayız. Gece çok keyifli ama bu kez, bizleri bekleyen evler var. Sürekli seyahat olunca, ya kıdemlilerle bir odayı paylaşıyoruz, ya otelde kalıyoruz, ya da amca, dayı yanı oluyor. Masada bulunanların hiç birinin arabası yok. Ben ve Savaş gece yemeğin sonunda Taksim’den Bakırköy’e giden dolmuş durağının yolunu tuttuk.

Marlboro’cu

1983 yılı 12 Eylül sözüm ona ülkeyi demokrasiye geçiriyor, seçimler yapılmış, yine halk ayarlanmış, kandırılmış ve istenilen kişi iktidara taşınmıştı. ANAP iktidar olmuş, planlanan değişiklikler ülkeye uygulanıyordu. Gümrük ve Tekel Bakanlığı; dış ticarette ve dolayısıyla ülke ekonomisinde o zamanlar çok etkindi. İyi yetişmiş bürokratları, seçkin ve etkili idi. Ticaret yapanlar, sanayiciler, gümrük idaresinin ağzına bakardı.

Londra’dayız

Gümrük ve Tekel Bakanlığı müfettişi olarak yaklaşık 10 yıl çalışmışım, 1985 yaz teftiş dönemi bitmişti; uzlaşmaz ve iddiacı tavrımdan dolayı Teftiş Kurulu Başkan Yardımcılığı’na getirilmemiştim. Bu tavrım Mülkiye’deki yanlış(!) eğitim ve öğretimden; Devleti bir varlık, tek hakim, mutlak güç olarak görmekten kaynaklanmakta idi. Devlet için her şeyi yapıyorum, ama ileride o devletin insanlardan oluşan, bir yönetici grubu olduğu, o insanların da siyasi partilerle bu işi yaptığını öğrenecektim. O günlerde Devleti, Mustafa Kemal’in kurduğu Devlet olduğunu sanıp Devletin hükümete dönüştüğünü çok sonra anlayacaktım. Devlet, bize öğretilen eski devlet değilmiş, biz de olmayan devleti savunup, onu kutsallaştırıyormuşuz.

Selahattin’i At Isırdı

Selahattin Yarar adında Mülkiyeli bir arkadaşım vardı. Savaş’ın sağ tarafı idi. Savaş’ın sol tarafı da Ferhat idi. İkisi birbirini çok sevmezler ama, ikisi de ayrı ayrı Savaş’ı severlerdi. Savaş vasıtasıyla ortadan biz de Selahattinle arkadaş olduk.