Sofra Ahlakı Üzerine

Haziran 1993, dünya ile ilişkileri sınırlanmış hatta kesilmiş bir eski Sovyet Cumhuriyeti, Gürcistan’dayım. 70 yıllık içe kapalı, korunmuş değerleri ve yaşam biçimleriyle bana unutulmaz anlar yaşatmıştı. Etrafı duvarlarla çevrili, büyük bir demir demir kapı açıldığında, geniş bir avludan geçip, verandalı bir girişle briketten yapılmış, tek katlı bir eve giriyoruz. Evin sahipleri bizleri kapıda karşılıyor, yanlarında komşuları iki aile daha var. Büyük bir salon, solumuzdaki duvarda bir sedir yer alıyor.

Hasan Abi !

1994 yılı Azerbaycan’da Elçibey iktidarı Suret Hüseyinov adlı bir küçük subayla yıkılıyor. Birkaç ay sonra bu küçük subay ve birkaç askeri iktidarlarını Haydar Aliyev’e bırakınca herkes o zaman işi anlıyor. Ben kardeş Azerbaycan’da Ticaret Bakanlığı’na gıda ve temizlik maddesi vererek karşılığında Ticaret Bakanlığı vasıtasıyla kereste, kağıt ve bahçe traktörü alıyorum. O zamanların mevzuatıyla bağlı muamele denilen işi yapıyorum. Dış Ticaret Müsteşarlığı’ndan bu izni almış, ucuz mal satıyor, ama karşılığında çok ucuz mal alıyordum.

Çinli Oğuz

“Çinli Oğuz” denilen bir Uygur Türkü ile tanışmıştım. Çince, Türkçe, Rusca, İngilizce biliyordu. Türkiye’ye, Çin’den vazo, tabak, konsol falan ithal ediyor, İstanbul’da çok iyi paralara satıyordu. Benim Azerbaycan’da iyi işler yaptığımdan haberdar, Çinli bir işadamının kumaş teklifini bana iletti. İstanbul’da görüştük, benim boyumu aşacak boyutlarda bir işti, ben de Hasan Abi’ye aktardım.

Arkadaşım Cumhurbaşkanı

Bulgaristan’da 1990-1991 yıllarında büyük işler yapıp, 1993 Nisan ayında Azerbaycan’a yönelmiştim. Azerbaycan’da 1994 yılı olsa gerek Ebülfeyz Elçibey’e karşı ihtilal yapılıp, Haydar Aliyev iktidarı alınca kazandığım servetler bir gecede yok oldu. Sıfıra değil, evi barkı satarak eksiye düştüm. Almanya’da yaşayan Harun Aslan adlı bir arkadaşım vardı, benim zor durumumu görünce, Azerbaycan’a verdiğim sabun, yağ, bisküvi, çikolata, şekerlemeyi Moldova’ya verebileceğimi söyledi. Yapacak iş yok, Moldova’nın yolunu tuttuk.