Balcı

Çocukluğum, yaz aylarında dedemin yanında geçmiş, bağımız var, bostanımız var, daha önemlisi kovanlarımız var, çocukluk işte! Bağ, bostan, üzümler, kavun, karpuz, kelek oyalanma ve eğlence malzemesi, kovan ve arılar ise, benim dışımda idi, ben dedemi arıların yanında iken, uzaktan seyrederdim. Çocukken, balla ve arı ile ilgim ne derseniz, bal kesimini sonrası sıcak petekler, büyükçe bir kazana toplanır ya, karakovandan çıkan iki el genişliğinde petekler, teker teker kazana diziliyor ya, ben de kazanın kapağını açıp kapatırdım. Bal kesiminin bitimine kadar balı beklerdim. Bekçiyim ama yeni kesilmiş balın ılık peteğini bisküvi gibi ısırarak yemek var ya, işte ben bal tadını böyle öğrendim.

Müfettişliğe Veda

1983 yılında, Turgut Özal zamanında ülkede döviz yok, ödemeler dengesi bozuk, ülke borç batağında, kurtuluşun nasıl olacağına aklımız ermiyor, ama yapılanların yasal olmadığını kesin olarak biliyoruz. Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu öyle sert ki, döviz ne alınıyor, ne satılıyor, bulundurmak bile suç, ancak karaborsada her türlü döviz mevcut, tasarruflar da gizliden dövizle yapılıyor. Geçtiğimiz yıllarda, batık kooperatif işleri bitmiş, Merkez Bankası döviz mevduat hesaplarından (tıpkı eski tasarruf bonosu gibi), Almancıları dolandırmış, ardından Bankerler çıkmış, 12 Eylül öncesinde küçük tasarruflar, büyük ve toplu olarak el değiştirmiş, halkın elindeki üç beş kuruş sermayedarın eline geçmiş, ama ülke ekonomisi hala düzelmemişti. Davos’ta Turgut Özal’ın bazı insanlarla görüşerek, yurtdışındaki kayıt dışı dövizi ülkeye getirmek, ekonomiye sokmak istediği yazılıyordu. İhracatçıya resmi kurun üzerinde farklı bir kur uygulayınca döviz hızla yurda akmaya başlamıştı.

Terlik İhracatı

Teftiş Kurulu görevlisi akşam üzeri günlük Resmi Gazeteleri getiriyor, tüm müfettişler hızla gazeteleri karıştırıyor, içinde ilgili konuları keserek dosyalıyor. ANAP hükümetinde her gün değişik bir tezgah, gizli bir kararname, anlaşılması vatandaş için güç ancak bilenin anlayacağı tebliğler önümüze çıkıyor. Artık tüm bürokratlar, onlardan gizli saklı hazırlanan mevzuatı, ancak resmi gazeteden izleyebiliyor. O gün ve okumadığım önceki günkü Resmi Gazeteleri çantama attım, evin yolunu tuttum. O zamanlar her bürokrat köşeli dikdörtgen prizma çantalarla (bond çanta deniliyor) işe gidip geliyor.

Bulgaristan Kapım

1990 Mayısı Müfettişlikten ayrıldım. Eş-dost çevrem hep yanımda, sanki gizli bir güç bana destek oluyor. Mülkiyeliler Birliği’nin seçimi var. Rahmetli Prof.Dr. Alparslan Işıklı hocam seçime giriyor. Başkan olacak, ben de yönetim kuruluna adayım, çok yüksek oyla Mülkiyeliler Birliği Genel Sekreteri oluyorum.