Akşam masada bir iki kadeh derken; eski dostları, okul arkadaşlarımı konuşmaya başladık. Eşim sordukça coştum. Birkaç gün öncede İstanbul’da bir okul arkadaşımla buluşmuş, yemiş, içmiş kafayı bulunca da Ankara’ya dönmekten vazgeçmiş ve o gece onun bekar evinde kalmıştım.
Eşime bekar evi ama pek çok kadından daha derli toplu, tertemiz ve düzen içinde diye anlatmaya başlamıştım. Banyodaki şifoniyerin 1 nci çekmecesi diş macunu, diş fırçası (misafirlere de armağan edilmek üzere) 2 nci çekmece traş bıçakları, köpükler, parfümler, 3 ncü çekmecede sabunlar, şampuanlar, 4 ncü çekmece el, yüz kremleri, güzellik müstahzarları (gece kırışıklık kremleri bile vardı) anlattıkça eşimin gözleri açılıyor, “gerçek mi?” diyor. Ben de onun bu ilgisi üzerine anlatmaya devam ediyordum. Mutfaktaki makarna, reçel, bisküvi, kuru yemiş, paket ve kavanozların sırasını ve düzenini anlatıyordum.
Aniden aklıma geldi. Aaaa! Bugün Cuma idi. Hani anlatıyordu ya, bir kadınla ara sıra buluştuğunu, bazı hafta sonları ona geldiğini, kadının dul olduğunu, kimyager olduğunu, ayrıldığı kocasının kadına rahat vermediğini, onda kaldığım gece bana anlatmıştı ya, bu gece sevgili arkadaşımın evinde idiler.
O kadar rahat idi ki; bazen onu kıskanırdım, sonra düşünür onun umursamaz olduğuna hatta yalnızca kendini düşünüp koruduğuna karar verir, kıskanmaktan vazgeçerdim, çok akıllı ve çalışkan olsa da, ona bu nedenle salak gözüyle bakardım.
Herhalde, gizliden kıskanmış olmalıyım ki; onu bu gece arayarak, telefonla meşgul edeyim, akşam keyfini bozarak onu kızdırayım diye düşündüm.
Telefon çaldı. Başka bir okul arkadaşım Cahit telefonda, “Ne haber? Ne yapıyorsun?” faslından sonra, balkonda içiyorum dedim, “ben birkaç sınıf arkadaşımla beraber içiyorum” diye cevap verdi, salonda konuşuyoruz ya, konu eski arkadaşlara karşı cinslere geldi. Artık yaşımız ellilerde olunca böyle olması çok doğaldı.
Cahit ve ben gevezelik ediyor ve içki içiyorduk. Oysa, ortak arkadaşımız bekar evinde kadınlarla eğleniyordu, herhalde gizli kıskançlığımdan olacak, Cahit’e onun şu andaki durumunu anlattım, “şerefsiz, hatta ahlaksız” diyerek gülüştük, konuşma bitti, telefonlar kapandı.
On dakika olmadı, Cahit tekrar aradı, “Nadir buna bir şaka yapalım mı?”, “Evet yapalım, bir arkadaşımızı arayalım. Onu, arkadaşın evine gönderelim” gülüşmeler, Cahit; “yok yok bir hayat kadınını arayayım, evine göndereyim” deyince, artık ikimizde bu şakalar ile ona komik anlar yaşatacağımızı düşünüp, katılarak gülüyorduk.
Cahit; “Akıllı ol! Kapıyı biri çalsa bu durumda kapıyı açar mı, kımıldamaz, sesini bile keser” dediğinde şakaların yapılamaz olduğuna karar verdik. Cahit “Nadir, belediyeden binanızda gaz kaçağı var diye, bu geceki düzenini bozalım” dedi. Ben de bu şakayı çok parlak bulmasam da, dene bakalım dedim ve telefonu kapattık.
Bir, iki saat sonra gecenin ilerleyen saatlerinde Cahit bu kez daha iyi bir kafa ile “Ulan! Belediyeden aradığımı, binanızda gaz kaçağı var, pencerelerinizi açın ve derhal evi terk edin, en kısa sürede doğal gaz ekibi binanızda olacak” dedim ve arkadaş cevap vermeden kapattım dedim. “Telefonu nasıl buldunuz, ne yapalım diye sormasın diye lafı uzatmadım. Yarın sen bir yokla” dedi.
Cumartesi sabahı, heyecanla ve tahmin edilemeyecek sonuçları merak ederek, telefona sarıldım.
“Nasılsın? Geçen haftaki misafirperverliğine teşekkür ederim, diş fırçan da İsviçre malı imiş. Ulan! Misafire bir defa kullanım için bu kadar pahalı diş fırçası verilir mi?” dedim.
“Nadir! Dün başıma acayip bir iş geldi? Nazar mı değdi, nedir?” dediğinde önemsemez gibi davrandım ki, kendisi rahatça saklamadan anlatsın istiyordum. “Ya, diş fırçasını nereden aldın?” dedim. “Ulan bırak diş fırçasını, ölümden döndüm” dediğinde “Ne diyorsun? Ne oldu? Hastane! Kaza! Ne oldu?” dedim. O da vaktin var mı? Hem hoşuna gider, hem yine bana kızarsın” dedi.
Sessizliğimi korudum. “Dün gece, hani sana çıktığım bir kadın var diye söylemiştim ya, akşam bana geldi. Yemek sipariş ettik. Güzel bir şarap içtik, her şey şahane, cilveler derken duştayım. Çıktım, kimyagerde duşa girdi. Tam kurulanıyorum, telefon çaldı.”
Ben de “Eee! Hayırdır inşallah” diye anlatımını heyecanlı hale getirdim. Doğalgazdan aradıklarını bina da kaçak olduğunu, “evinizi terk edin! Terk ederken tüm pencereleri açık bırakın, çıplak iseniz, mutlaka ayağınıza çorap geçirin, 15-20 dakikaya görevliler gelecekler” dediler.
“Yapma ya! Kaçabildin mi? Patlama oldu mu?” diye sohbeti ateşledim.
“Oğlum, kadın banyoda, ben çıplağım, çorabımı giydim. Kendi kendime, salak giyinmeden önce kadına haber versene dedim ve banyodan çabuk çıksın diye seslendim. Kadın giyiniyor, ben giyiniyorum. Kadın gülüyor, ben çıplağım ayağımda çoraplar var, “bu ne hal diyor?” gülüşüyoruz. Ben de “doğalgazdan söylediler görevli bana çıplaksanız ayağınıza çorap giyin” dediğini söylüyorum. “Sen önden çık! Ben pencereli açayım” dedim. Gece kadını dışarı çıkardım, “binanın dışında bekle” dedim.
“Eeee! Patlama hangi dairede oldu?” diye işi önemsediğimi gösterdim.
“Pencereleri açarken, aşağı baktım, kadın girişte duruyor, ancak kimse yok.Nadir biz eski müfettişiz ya, ben de jeton düştü.” “Ne jetonu lan?” dedim. “Oğlum, binanın dışında kimse yoktu, düşündüm, kadının eski kocası böyle bir oyun hazırlamış olabilir. Ben dışarı çıkınca ikimizi birlikte halledecek, kadın da anlatmıştı, şöyle manyak, böyle manyak diye, hemen kadına telefon açtım.
“Sen bir taksi al ve evine git. Doğalgazcılar geliyormuş, herkes çıksın, bir kişi kalsın, pencereler açık olsun, ateş yakmayın dediler, sen git ben sana gelirim” dedim.
“Aferin lan, çok akıllısın, olabilir valla, herif sonra geldi mi?” gibi salakça sorular sormaya başladım.
Pencereler açık, doğalgazcıları bekliyorum, herif gelir diye kenardan bakıyorum, ne olur ne olmaz diye ışıkları kapattım. Hatun taksi çağırdı, gitti, ohh! Kadın kurtuldu. Ben 10 dakika 20 dakika bekledim, ev buz gibi oldu, yarım saat oldu pencereyi kapatamıyorum, herif gelmiş olabilir, bekliyor olabilir diye evden çıkamıyorum, doğalgazcılardan ses yok, sokak iyice sessizleşti. Ataköy’de artık tek tük geçen arabalar yolu aydınlatıyordu. Gece geç saatler olmuştu. Bir iki battaniye ile salonda balkonu da aralık bırakarak, kanepeye uzandım, uyumuşum, sabahta biraz zaman geçsin dedim, bekledim, evden fırladım, çıktım.
“Eeee! Doğalgaza bina dışından mı müdahale etmişler” dediğimde, bunun olabilirliğini düşündü ve “herhalde” diye cevap verdi. Kadının kocası hikayesi bitti.
Telefon sonrası, hemen Cahit’i aradım. Telefonda konuşmaları anlatırken, kimse diğerini dinlemiyor. O sahneleri gözümüzde canlandırarak, gülmekten kırılıyorduk. Cahit “Nadir, ben onu işlettiğimizi söyleyeceğim” dedi. Ben “yapma” falan desem de; sınıfın en çalışkanlarından biri olan bu arkadaşın bir olta ile nasıl yakalandığını, önce kendisine sonra herkese anlatmak istiyordu.
Yarım saat sonra telefon tekrar çaldı, arkadaşımız telefonda idi. “Nadir, Cahit aradı, gece doğalgaz numarasını kendisinin yaptığını söyledi” sessiz kaldım. “Olamaz ki, binada bir iki komşuya sordum, evet! Binada gaz kaçağı olmuş” dediğinde, ben kala kaldım. Böyle tesadüf olamazdı, şaşırdım. “Cahit’te Ataköy’de oturuyor ya, herhalde Ataköy’de doğalgaz arızasını duymuş olmalı ki beni uyardı” dedi. “Doğalgaz idaresinin, onun telefonunu, kendisini nasıl bulduğunu? Neden önce çorap giydirildiğini?” hiç akıl edemiyordu.
“Kardeş; bu şaka idi, Cuma günü kadının geleceğini seninle birlikte olduğunu Cahit’e ben söyledim, o da bu şaka ile kadının kaçmasını ve evden çıkmasını sağladı. Sana korku vermek istedi, işin aslı budur, çorap hikayesinden anlasana” dedim. Küfürler, sitemler, yılların dostluğu bozulacak değil ya, ancak telefonu kapatarak bir süre küs kaldık.
…………&………..
Daha hafta olmamış, telefonda küs arkadaşım beni arıyordu. Yavaş ve kibarca açtım, küs olduğunu biliyordum ama bana büyük incelik ve anlayış gösteriyordu. İçimden adamın tarzını takdir ettim.
“Nadir! Nasılsın? Ulan çok büyük bir iş oldu. Kadına bu ilişkiyi bitirelim dedim” dediğinde ben de yutkundum, bu sonuçtan utandım.
“Abi, kadın evine gittiğinde herif kapıda değil mi imiş? Allah beni korudu, ya takip edip, benim eve gelseydi. Ya da kadının evine ben gitseydim ne olacaktı, düşünsene? Ulan doğal gaz esprisi hayatımı kurtardı, çok akıllıyım değil mi? Doğal gaz kaçağının adamın bir tezgahı olabileceğini nasıl düşündüm? Nasıl tahmin ettim? Önce sana ve Cahit’e çok kızmıştım ama olayların gelişimini değiştirdiniz. Ben de kadınla tanıştığımız spor okulunu da değiştirdim. Faciadan kurtuldum. Artık dul kadın, boşanmış kadın benim kitabımda yer almayacak, ikinize de çok teşekkür ediyorum” dedi. Ne diyeceğimi şaşırdım, bu nasıl bağlantı idi?
Ben de öğrendim ki; Biz yaşadığımız olayları yalnızca bizimle ilgili olduğunu sanıyor veya öyle anlıyorduk. Kimi kez üzülüyor, kimi kez de seviniyorduk, oysa hayat herkesle ve her şeyle birlikte, biz bilmeden, anlayamadan yaşanıyordu. Geriye dönüp bakınca pek çok olayda ağaçlar, kuşlar hatta doğalgazın bile bizlerin hayatında olduğunu, bizim de doğanın çocuğunu olduğumuzu görebiliyorduk.
Nadir Elibol-01.05.2022